Rönesans, ortaçağdan yeniçağa ulaştıran bir geçit idi; 17. yy ise Rönesansın elde ettiği kazanımları derleyip düzenleyen, bunlara dayanarak birliği olan bir dünya görüşüne varmayı deneyen bir yüzyıldır. Rönesansın özelliği ‘yeni’yi araması idi, bu çağın ana eğilimi eskiden kopmak yeniyi bulmaktır. Kendisinden sıyrılmak istenen eski ortaçağ kültürünün oluşturduğu değerler sistemidir Bunun için Rönesans eskiyi ayakta tutan otorite ve geleneğe karşı ayaklanma ile başlamış, kültürün her alanında kendinin olan yeni görüşleri ortaya koymaya çalışmıştır. Ancak Rönesans düşüncesinin birçok formülleri henüz bulanık ve sallantılıdır; çeşitli yönlerden yeniye ulaşmaya çalışan bu düşüncenin parçalı, dağınık bir görüşü vardır. 17. yy felsefesi ise tersine, formüllerinde tam bir ışığa, tam bir sağlamlığa ulaştığına inanır. 17. yy felsefesi her şeyden önce ve doğallıkla yepyeni bir tarih duygusunun egemen olduğu bir çağın felsefesini ifade eder. O, dünyaya ve insane bu yeni bakışın bir sonucu olarak,