Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

17. YÜZYIL FELSEFE TARİHİ

Rönesans, ortaçağdan yeniçağa ulaştıran bir geçit idi; 17. yy ise Rönesansın elde ettiği kazanımları derleyip düzenleyen, bunlara dayanarak birliği olan bir dünya görüşüne varmayı deneyen bir yüzyıldır. Rönesansın özelliği ‘yeni’yi araması idi, bu çağın ana eğilimi eskiden kopmak yeniyi bulmaktır. Kendisinden sıyrılmak istenen eski ortaçağ kültürünün oluşturduğu değerler sistemidir Bunun için Rönesans eskiyi ayakta tutan otorite ve geleneğe karşı ayaklanma ile başlamış, kültürün her alanında kendinin olan yeni görüşleri ortaya koymaya çalışmıştır. Ancak Rönesans düşüncesinin birçok formülleri henüz bulanık ve sallantılıdır; çeşitli yönlerden yeniye ulaşmaya çalışan bu düşüncenin parçalı, dağınık bir görüşü vardır. 17. yy felsefesi ise tersine, formüllerinde tam bir ışığa, tam bir sağlamlığa ulaştığına inanır. 17. yy felsefesi her şeyden önce ve doğallıkla yepyeni bir tarih duygusunun egemen olduğu bir çağın felsefesini ifade eder. O, dünyaya ve insane bu yeni bakışın bir sonucu olarak,

RÖNESANS FELSEFE TARİHİ

Rönesans felsefesi bir geçiş dönemidir; Avrupa uygarlığının bin yıl süren ortaçağ ile yeniçağ arasındaki dönemin (1400-1600) felsefesidir. Fransızca bir sözcük olan rönesans ‘ yeniden doğuş ’ demektir; antikçağ üzerindeki incelemelerin yenilenmesi, yeniden doğmasını ifade eder. Bu felsefenin geçit dönemi olmasının en temel sebebi, onun hem ortaçağ felsefesiyle süreklilik arz etmesi, hem de felsefede bir yeniden doğuşu temsil etmesidir. Skolastiğin yıkılmasıyla birlikte, bilgi sorununun yeniden ele alınması; bütün kabullenilmiş bilgilerin ve açıklamaların ötesinde gözlem ve deneyle yeniden incelenmesi; doğru düşünmenin ve sağlam bilgilerin elde edilmesini sağlayan yöntem üzerine çalışma; bilginin insanoğlunu doğaya egemen kılan en güçlü araç olduğunun anlaşılması rönesans düşüncesinin en belirgin özelliklerindendir. 14. yüzyılda, bin yıla yakın bir zaman içinde Hıristiyan Avrupa’nın büyük bir kısmını birlik içinde toplamış olan evrensel ortaçağ devleti artık ayrı ayrı ulus devletlere bö

ORTAÇAĞ FELSEFE TARİHİ

Antikçağda felsefenin araçlarıyla dini bir dünya görüşü oluşturma yolundaki ikinci büyük deneme, Hıristiyanlık çerçevesinde yapılmıştır. İlk önemli denemeye Yeni Platonculuk çığırı girişmişti. Yeni Platonculuk, hepsi çok tanrıcı olan antikçağ kültlerinin bir felsefi dünya görüşü olmak istemişti. Oysa, yeni bir din olarak gittikçe yayılan Hıristiyanlık, antikçağın bilmediği bir anlayış da getiriyordu: Bu tektanrıcılık (monotheism) idi. Dolayısıyla, ortaçağ felsefesi antikçağın sonlarında atılıp geliştirilen temeller üzerine yükselen bir düşünce yapısıdır. Bu temeller de dini bir kaygı ile atıldığı için bunların üzerine kurulmuş olan ortaçağ felsefesi de baştan aşağıya dini renkli bir felsefesidir. Patristik Felsefe Hıristiyan felsefesi kendi içinde iki döneme ayrılır: Hıristiyan dogmasına antik felsefenin araçlarıyla kavramsal formunu belirtmek uğraşlarını için alan ilk döneme Patristik Felsefe adı verilir. Temelde bu felsefe, Kilise Babalarının felsefesidir. Burada ‘babalar’ elbette K