Ana içeriğe atla

Sermaye Yeterlilik Rasyosu

SYR uygulaması Basel Kriterleri olarak da bilinen ve merkezi İsviçre’nin Basel kentinde bulunan ve üye ülkelerin merkez bankaları ile bankacılık gözetim ve denetim kuruluşlarının oluşturdukları Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS), Bankacılık Gözetimi üzerine Basel Komitesi (kısaca Basel Komitesi) tarafından belirlenen kriterlerdir. Bankacılık Kanunu’nun 45. Maddesinde tanımlanan Sermaye Yeterliliği, Bankaların maruz kaldıkları riskler nedeniyle oluşabilecek zararlara karşı yeterli özkaynak bulundurulması olarak ifade edilir.

Dolayısıyla, Sermaye Yeterlilik Rasyosu, bankaların solo ve konsolide bazda bilanço içi ve bilanço dışı varlık ve yükümlülüklerinden kaynaklanan finansal riskler ile faaliyetleri nedeniyle maruz kalınan finansal olmayan risklerden kaynaklanabilecek zararlara karşı sahip olduğu sermaye düzeyinin oransal göstergesidir.

Bankalar ülkemizde BDDK tarafından düzenlenen yönetmelikte öngörülen usul ve esaslara göre yasal olarak %8 (BDDK isteği %12) oranından az olmamak üzere belirlenecek sermaye yeterliliği oranını hesaplamak, tutturmak, idame ettirmek ve raporlamak zorundadır.


Mart 2020 itibarıyla Türkiye’de faaliyet gösteren bankaların Sermaye Yeterlilik Oranı %17,90 seviyesidedir.

Uluslararası Ödemeler Bankası (Bank of International Settlements) nezdindeki Basel Komitesi tarafından belirlenen hesaplama yöntemi dahilinde ilk aşamada “Özkaynak / Risk Ağırlıklı Varlıklar” olarak belirlenen hesaplama biçimine sahip olan oran ilerleyen yıllar içinde çeşitli geliştirmelere uğramış ve bugünkü halini almıştır.

SYR mevcut durumda “Yasal Özkaynak / Risk Ağırlıklı Varlıklar” olarak hesaplanır. Buna göre Yasal Özkaynak, Basel III geliştirmeleri kapsamında iki katmana ayrılmış, “Ana Sermaye + Katkı Sermaye - İndirimler” olarak belirlenmiştir. Risk Ağırlıklı Varlıklar ise “Kredi riskine esas tutar (KRET)”, “Piyasa riskine esas tutar (PRET)” ve “Operasyonel riske esas tutar (ORET)”ın toplanması ile bulunmaktadır.

Yasal Özkaynak

Ana sermaye temel olarak “çekirdek sermaye” ve “ilave ana sermaye” kaleminden oluşmakta olup, “katkı sermaye”nin içeriğini (azami kredi riskine esas tutarın on binde 5’i ile sınırlı olmak kaydıyla) genel karşılıklar ve sermaye benzeri krediler oluşturmaktadır. Çekirdek sermaye, ödenmiş sermaye ve yedek akçeler ve dönem net karından, ilave ana sermaye ise BDDK tarafından uygun görülen borçlanma araçlarından oluşmaktadır.

Çekirdek sermaye: aşağıda sıralanan kalemlerin toplamından, takip eden satırlarda “özkaynak unsurlarına uygulanacak indirim esasları” başlığı altında yer verilenlerin indirilmesiyle hesaplanır:

- Bankanın tasfiyesi halinde alacak hakkı açısından diğer tüm alacaklardan sonra gelen ödenmiş sermaye,

- Hisse senedi ihraç primleri,

- Yedek akçeler,

- Türkiye Muhasebe Standartları uyarınca özkaynaklara yansıtılan kazançlar,

- Dönem net karı ile geçmiş yıllar karı, (Bu tutarın belirlenmesinde, Kurum tarafından izin verildiği durumlarda izin verilen tutar, aksi durumda banka tarafından genel kurulda dağıtımına karar verileceği öngörülen veya genel kurulda dağıtımına karar verilen temettü tutarı dikkate alınmaz),

- İştirakler, bağlı ortaklıklar ve birlikte kontrol edilen ortaklıklardan bedelsiz olarak edinilen ve dönem karı içerisinde muhasebeleştirilmeyen hisseler.

İlave ana sermaye: aşağıda sayılan kalemlerin toplamı üzerinden “özkaynak unsurlarına uygulanacak indirim esasları” başlığı altında belirtilen indirimlerin yapılması suretiyle bulunur:

- Dağıtılmayan kar paylarının ileriki dönemlerde dağıtılmasını zorunlu kılanlar hariç olmak üzere, çekirdek sermayeye dahil edilmeyen imtiyazlı paylara tekabül eden sermaye tutarı,

- Çekirdek sermayeye dahil edilmeyen imtiyazlı paylara ilişkin ihraç primleri,

- Banka yönetim kurulunun ikinci fıkradaki şartları taşıdıklarını teyit eden yazılı beyanı ile birlikte yapacağı başvuru üzerine Kurumca uygun görülen borçlanma araçları ve bunlara ilişkin ihraç primleri.

Katkı sermaye: aşağıda sayılan kalemlerin toplamı üzerinden “özkaynak unsurlarına uygulanacak indirim esasları” başlığı altında belirtilen indirimlerin yapılması suretiyle bulunur:

- Bankaların Sermaye Yeterliliğinin Ölçülmesine ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmelik uyarınca kredi riskine esas tutarın belirlenmesinde standart yaklaşımın kullanıldığı alacaklar için hesaplanan genel karşılıklar (Not: Genel karşılıkların, KRET’in %1,25’ini aşan kısmı katkı sermaye hesabına dahil edilmez.),

- Kredi Riskine Esas Tutarın İçsel Derecelendirmeye Dayalı Yaklaşımlar İle Hesaplanmasına İlişkin Tebliğin 8 inci maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen hesaplama sonucu elde edilen pozitif tutar,

- Banka yönetim kurulunun ilgili yönetmelikte belirtilen şartları taşıdıklarını teyit eden yazılı beyanı ile birlikte yapacağı başvuru üzerine Kurumca uygun görülen borçlanma araçları ve bunlara ilişkin ihraç primleri,

- Katkı sermaye hesaplamasına dahil edilen borçlanma araçları ile kredilerden kalan vadesi beş yıldan az olanlar her bir yıl için yüzde yirmi (%20) oranında azaltılarak katkı sermaye hesaplamasına dahil edilir.

Risk Ağırlıklı Varlıklar

Kredi riski, işlemin karşı tarafının, Banka ile yaptığı sözleşmenin gereklerine uymayarak, yükümlülüğünü kısmen ya da tamamen zamanında yerine getirememesinden ya da getirmemesinden dolayı Bankanın zarara uğrama ihtimali olarak tanımlanır. KRET bilanço içi varlıklar ile gayri nakdi krediler, taahhütler ve türev finansal araçlara ilişkin risk ağırlıklı tutarların toplamından oluşur ve genel olarak bankaların temel faaliyet konusu ve doğal olarak aktif kalemlerinin yoğunluğunu oluşturan kredi ve diğer alacakların riskinin göstergesidir.

Piyasa riski, en genel tanımıyla, finansal kuruluşun, bilanço içi ve dışı hesaplarında tuttuğu pozisyonlarında, piyasalardaki dalgalanmalardan kaynaklanan faiz, kur ve hisse senedi fiyat değişimlerine bağlı olarak ortaya çıkan faiz oranı risk, hisse senedi pozisyon riski ve kur riski gibi riskler nedeniyle zarar etme ihtimalidir. PRET ise SYO’nun hesabında, piyasa riski nedeniyle maruz kalınabilecek zararlara karşı bulundurulması gereken özkaynak miktarının tespitinde dikkate alınacak tutarı ifade etmektedir.

Piyasa riskini; kur riski, faiz riski ve likidite riski olarak ele alabiliriz:

Kur riski, yabancı para cinsinden ve yabancı paraya endeksli varlıkları ile yabancı para cinsinden yükümlülükleri arasındaki farka bağlı olarak şekillenmektedir. Basel III kapsamında Bankaların taşıdıkları kur riskinin ölçülmesi için geliştirilen YP Net Genel Pozisyonu yasal düzenlemesine göre Bankanın döviz pozisyonu bakiyesinin mutlak değeri yasal özkaynağının günlük olarak hesaplanması sonrasında hesaplanan haftalık basit aritmetik ortalaması %20’si ile sınırlanmıştır.

Öte yandan YP net genel pozisyonunda azami sınırın aşılması halinde bankalar aşımın nedenini BDDK’ya bildirir. Bununla birlikte haftalık oranlarda oluşabilecek aşım tutarının takip eden 2 hafta içinde giderilmesi zorunludur. Ayrıca bir takvim yılı içerisinde haftalık oranlarda giderilen aşımlar dahil 6 defadan fazla aşım gerçekleştirilemez.

Faiz riski hesaplamasında BDDK düzenlemesine göre BHFOR (Bankacılık hesaplarından kaynaklanan faiz oranı riski )yönteminde TP faiz oranlarına 400 baz puan azalış, 500 baz puan artış, YP faiz oranlarına da 200 baz puan azalış ve artış uygulanarak faiz şoku sonrasında oluşacak kayıp tutarı hesaplanmaktadır. Hesaplanan tutarın özkaynağın %20’sini geçmemesi beklenmektedir.

Likidite riski, uzun vadeli varlıkların kısa vadeli kaynaklarla fonlanmasının bir sonucu olarak ortaya çıkabilmektedir. Bu kapsamda ülkemizde Basel III öncesinde kullanılan Likidite Yeterlilik oranına ek olarak Likidite Karşılama Oranı ve Net İstikrarlı Fonlama Oranı da düzenli şekilde BDDK’ya raporlanmaya başlanmıştır.

Likidite Yeterlilik Oranı, 2 vade dilimi için ayrı ayrı hesaplanmaktadır. Birinci vade dilimine ilişkin toplam likidite oranı ile YP likidite oranı her iş günü itibarıyla izleyen 7 günlük süre; ikinci vade dilimine ilişkin hesaplama ise haftanın son iş günü itibarıyla izleyen 31 günlük süre için hesaplanır.

YP LYO= YP Yükümlülükler/YP Varlıklar en az %80 olmalıdır. (ilk vade dilimi için haftalık basit aritmetik ortalama ve ikinci vade dilimi için)

LYO= TL Yükümlülükler + YP Yükümlülükler/ TL Varlıklar + YP Varlıklar da yine en az %100 olmalıdır. (ilk vade dilimi için haftalık basit aritmetik ortalama ve ikinci vade dilimi için)

Asgari oranların yakalanamaması durumunda bankalar bunu nedeniyle birlikte BDDK’ya bildirmekle yükümlü olup uyumsuzluğun takip eden 2 hafta içinde giderilmesi gerekmektedir.

Likidite Karşılık Oranı ise stres koşulları altında bankaya nakit girişinin kısıtlandığı durumda, Bankanın 30 günden kısa vadeli yükümlülüklerini kendi kaynaklarından ne seviye karşılayabileceğini ölçmektedir. Bir bankanın mevcut istikrarlı fonlama tutarının ihtiyaç duyulan istikrarlı fonlama tutarına oranı %100’den büyük olması beklenmektedir.

Sonuç olarak, Piyasa riskini ölçme ve izlemenin, Standart Yönteme alternatif yolu olarak RMD Yöntemi (Riske Maruz Değer)kullanılmakta ve maruz kalınan piyasa riski, faiz, kur ve hisse senedi pozisyon riski ayrımında günlük olarak ölçülmekte, Banka içi raporlamaya konu edilmekte ve limitlerin belirlenmesinde esas alınmaktadır. İzleyen günün olabilecek en büyük kayıp tutarını tahmin etmeye dayalı olan RMD yönteminin içerdiği tahminlerin sağlığını test etmeye yönelik Geriye Dönük Testler de günlük olarak yerine getirilmektedir. Bu yöntemde de PRET, riske maruz değere dayalı sermaye yükümlülüğünün 12,5 ile çarpılması suretiyle bulunur.

Operasyonel risk, yetersiz veya başarısız iç süreçler, insanlar ve sistemlerden ya da harici olaylardan kaynaklanan ve yasal riski de kapsayan zarar etme olasılığıdır. SYO’nun hesabında operasyonel risk nedeniyle maruz kalınabilecek zararlara karşı bulundurulması gereken özkaynak miktarının tespitinde dikkate alınacak tutar ise ORET olarak tanımlanmaktadır. “Temel Gösterge Yöntemi”ne göre ORET, “son 3 yıl brüt kar ortalaması * %15” ile hesaplanır.

BDDK Mart 2020 Temel Göstergeler Raporuna göre; Sermaye yeterliliği hesaplamasında, risk ağırlıklı varlıkların %88’i kredi riskine esas tutardan (KRET), %9’u operasyonel riske esas tutardan (PRET)ve %3’ü piyasa riskine esas tutardan (ORET) oluşmaktadır.

Sermaye yeterlilik rasyosu (SYR) yasal özkaynak ve risk ağırlıklı aktif değişimlerinden etkileniyor. Yasal özkaynaklar yeni sermaye girişinden ve kârlılıktan gelen olumlu katkı ile artıyor. Sermaye benzeri borç gibi borçlanma araçlarının neredeyse tamamının yabancı para cinsinden olması ve yasal özkaynak içinde yer almasından dolayı kur artışları yasal özkaynağı sınırlı da olsa artırıyor.

Risk ağırlıklı aktifler ise ortalama risk ağırlıklarındaki artışlar ve toplam aktif büyümesindeki artıştan kaynaklı olarak yükseliyor. Kurun artış gösterdiği dönemlerde bankacılık sektörünün toplam aktif büyüklüğünün TL karşılığı da arttığından bankaların risk ağırlıklı varlıkları artış gösteriyor. Toplamda bakıldığında, kurun arttığı dönemlerde risk ağırlıklı varlıklardaki artış yasal özkaynaklardaki artışın çok üzerinde kalıyor. Bu durumun oluşmasında risk ağırlıklı varlıklar içindeki YP varlık payının, yasal özkaynaklar içindeki YP özkaynaktan fazla olması etkili oluyor. Dolayısıyla TL’nin değer kaybettiği dönemlerde SYR aşağı yönlü hareket ediyor.

SYR, bankaların faaliyetleri kapsamında taşıdıkları risklerin kontrolü için sahip olmaları gereken sermaye tutarını gösterdiği gibi, sahip olunan sermaye ile alınabilecek asgari, optimum ve azami risk düzeyinin de belirlenmesini sağlar. Bu anlamda bankalar için SYR oranını arttırmak hayati önem taşımaktadır.

Bankaların SYR oranını iyileştirmesinin yolları temel olarak SYR hesaplama formülünün payını oluşturan yasal öz sermaye rakamını artırmak veya paydayı oluşturan risk ağırlıklı varlıklarını azaltmaktan geçer.

Yasal özkaynağı artıma yöntemleri:

- Ödenmiş sermayeyi artırmak,

- Karı artırmak ve dağıtılmamış karlar olarak sermayeyi büyütmek,

- Sermaye Benzeri Kredi (SBK) temin etmek,

- Sermayeden indirilen değerleri azaltmak

Sermaye artırımı yapabilecek hissedar yapısının her bankada olmayışı, ülkemizdeki risk algısının yüksek, küresel ekonomideki büyümenin sınırlı olması ve sektördeki sermaye karlılığı oranlarının reel getiri olarak sınırlı oluşu, ayrıca son dönemde kredi derecelendirme kuruluşlarının ülkemiz “Yatırım Yapılabilir” kredi notunu düşürmesi sonrasında sermaye benzeri kredi temininin güçleşmesi sermaye yeterliliği bakımından karşılaştığımız olumsuzluklardandır. Son dönemde BDDK’nın yapmış olduğu değişiklik ile alacaklarımız karşılığında temin ettiğimiz gayrimenkullerin Banka bilançolarından 3 yıl içinde çıkarılmaması halinde sermaye kaleminden indirilmesine yönelik yaptığı değişiklikle beraber genel olarak sermaye kaleminden indirilen değerlerin kapsamının küçük olması sermaye yeterliliği hedeflerine dair etkisini azaltmaktadır.

Bu aşamada banka sermayelerinin büyümesi için kar edilmesi gerektiğinden bankaların temel sermaye yeterliliği stratejileri sürdürülebilir sorunsuz karlı büyüme stratejileriyle paralellik göstermektedir. Bu anlamda bankaların kredi verme iştahı ve kapasitesi artacaktır. Bu aşamada ise kar edilen ve nispeten daha az risk ağırlığı yaratan krediler bankalar için kritik önemi haizdir.

Risk Ağırlıklı Varlıkları azaltma yöntemleri:

- Risk ayarlı getiriyi hedefleyen plasman politikasının izlenilmesi: KOBİ ve İşletme Kredilerinin KRET hesaplamalarında kullanılan risk ağırlığının ticari ve kurumsal segmentlere göre daha düşük olması, ayrıca faiz marjlarının ticari ve kurumsal segmentteki firmalara kullandırılan kredilere kıyasla daha yüksek olması, karşılık yönetmeliği gereğince KOBİ ve İşletme kredilerine ayrılan karşılık oranının daha az olması avantaj sağlamaktadır.

- Aktif kalitesinin korunması: SYR hesaplamasında kullanılan kredi riskinin kredi ve diğer alacakların artışından minimum etkilenmesi için daha az kredi dönüşüm oranı (KDO) olan kredilere ve daha az risk ağırlığına sahip varlık sınıflarına yoğunlaşmak gerekmektedir. Daha az risk ağırlığı sağlamak için ise %75 risk ağırlığına sahip perakende kredilere ve KOBİ kredilerine, özellikle ikamet amaçlı gayrimenkul ipoteği ile olmak üzere gayrimenkul ipoteğiyle teminatlandırılmış kredilere yönelik pazarlama politikaları sağlamak sermaye yeterliliği politikalarında önem arz etmektedir. Ayrıca, NPL oranlarının düşük seyrettiği ve risk ağırlığının %35 olarak belirlendiği konut kredileri ile TL cinsi kredilerde %0 risk ağırlığına sahip Hazine destekli KGF kredileri aktif kalitesinin korunması açısından öne çıkmaktadır.

- Başta komisyon geliri olmak üzere hizmet bazlı gelirlerin çeşitlendirilmesi: Net ücret ve komisyon gelirlerinin artmasına yönelik faaliyetler net faiz geliri gibi nispeten sermaye gereksinimi doğmadığı ve risk oluşmadığı için sermaye yeterlilik politikaları açısından önem arz etmektedir. Bu aşamada, Paket tarifelerin (toplu EFT, toplu havale) pazarlanmasına ağırlık verilmesi, dış ticaret paketi gibi belirli müşteri kitlesine hitap eden, dış ticaret işlemine aracılık edilmesi yoluyla komisyon gelirinin arttırılması hedeflenmelidir.

- Maaş anlaşmalarına ağırlık verilerek çapraz ürün satışı: Maaş anlaşmaları kapsamında kredi kartı, taksitli nakit avans, BES, sigorta, ihtiyaç kredisi gibi ürünlerin pazarlanması komisyon gelirlerini artıracak, oto finansman desteği ile sermaye rakamlarını artıracaktır.

- Dijital dönüşüm: Bankaların karını olumsuz etkileyen operasyon giderlerinin aşağı çekilmesi için müşterilerin internet ve mobil kanallarına yönlendirilmesi, böylelikle Şubelerin operasyonel verimlilikleri artırılarak satış ve pazarlama odaklı çalışma biçimine yönlendirilmesi SYR ve karlılık adına olumludur.

- Sermaye piyasaları: Sermaye benzeri borçlanma araçlarının ihraç edilmesi SYR’yi arttıracaktır.


Net Faiz Geliri ve Net Ücret ve Komisyon Gelirinin SYR’ye Etkileri:
Net faiz geliri elde edebilmek için nakdi kredi kullandırılması gerekmekte, ayrıca kullandırılacak söz konusu krediler içinse faiz gideri yaratacak bir fonlamaya ihtiyaç duyulmaktadır. Diğer yandan kullandırılan krediler, SYR hesaplamasında risk ağırlıklı varlıkları oluşturmakta, bu suretle yasal otorite tarafından belirlenen sınırlar dahilinde olması gereken SYR üzerindeki baskıyı arttırmaktadır. Ayrıca, kullandırılan nakdi kredilerin belirli bir kısmının TOAH’a intikal etmesinin bankaların aktif kalitesine vereceği potansiyel zararın yanı sıra söz konusu kredilere ayrılacak genel/özel karşılıklar da karlılığı olumsuz yönde etkileyecektir.

Net ücret ve komisyon gelirleri ise ilave sermaye gereksinimi duymadan gelir yaratması ve bankalar için risk teşkil etmemesi bakımından SYR hesaplamasında özkaynağı arttırdığından dolayı bankalar için oldukça önem arz etmektedir. Ayrıca, kazanılan her komisyon geliri doğrudan kredi olarak kullanılabilmektedir.

Bir bankanın net faiz marjının swap maliyeti dahil %4 olduğunu düşündüğümüzde; 1 birimlik bir net ücret komisyon gelirinin SYR’ye etkisinin hiç TOAH’a aktarılmamış 25 birimlik krediyle aynı olduğu görülmektedir. Bu örnekten de anlaşılacağı üzere, komisyon gelirlerinin SYR’ye etkisi oldukça yüksek olmakta, kazanılan komisyon gelirleri ile yeni kredilerin verilebilmesi sağlanmaktadır.

Yorumlar