Ana içeriğe atla

Merkez Bankası Araçları

1-) Faiz Politikası

Merkez Bankası’nın bankalarla alışverişinde uyguladığı; faizleri değiştirerek piyasa faizlerini etkilemeyi hedeflemesine faiz politikası deniyor. TCMB bu politika için üç farklı faiz uyguluyor.

a-) Politika Faizi: TCMB 1 hafta vade ile repo ihalesi açıyor, bankalar ellerindeki tahvil ve bonoları TCMB’ye verip karşılığında para alıyorlar ve vade sonunda parayı iade edip kağıtlarını geri alıyorlar. TCMB bu sayede piyasadaki faiz oranlarını, bankaların kredi miktarını, hisse senedi ve döviz gibi varlıkların fiyatlarını etkileyebiliyor.

Temmuz 2020 itibarıyla politika faizi %8,25 seviyesindedir.



TCMB politika faizlerini indirdiğinde;

- Kısa vadede net faiz marjları genişler. Faiz giderlerindeki kısa vadeli düşüş, net faiz gelirine ve dolayısıyla, bankalar karına olumlu katkı sağlayacaktır.
- Piyasa faizlerindeki düşüş, yeni ihraç edilecek olan tahvil faizlerini düşürecek, önceden ihraç edilmiş olan ve banka portföyünde bulunan sabit faizli menkul kıymetlerin piyasa değerini yükseltecektir.
- Özkaynak hesaplamasında Çekirdek Sermaye, Ana Sermaye ve Toplam özkaynağa da yansıyacak olup; çekirdek sermaye yeterlilik, ana sermaye yeterlilik ve sermaye yeterlilik oranlarını yükseltecektir.
- TL’nin faiz oranlarının düşmesi sonrası, YP fonlamalarımızı TL’ye çevirmek için kullandığımız swap maliyetlerinde düşüş görülmesi söz konusu olur. (Swap Pointler gerileyecektir.) Bu da bankamızın kambiyo/türev zararının bir miktar gerilemesini sağlayacaktır.

TCMB politika faizini arttırdığında;

- Kredi ile mevduat arasındaki vade uyuşmazlığı faiz artışının yaşandığı ortamlarda bankaların aleyhine işleyecek, düşük faiz oranlarıyla fiyatlanmış kredilerin vadeleri beklenecek, kısa zamanda vadesi dolacak mevduatlara ise piyasada belirlenen yeni oranlar üzerinden faiz verilecektir. Bu durum net faiz gelirlerini azaltacak, bu sebeple karlılığı ve özkaynaklarımızı azaltacaktır.
- Bankalar kendi müşterilerine uyguladıkları faizi artırırlar. Böylece borçlanma (müşterinin kredi çekmesi) maliyetli hale gelir. Borçlanma ertelenir ve birikime yönelme olur.
- Genel olarak faiz oranları ile hisse senedi fiyatları arasında ters korelasyon vardır, buna göre faiz oranlarının arttığı dönemlerde hisse senedi fiyatlarının azalması mümkün olabilir. Borsaya kote iştiraklerimiz ve bağlı ortaklıklarımızın hisse senedi fiyatlarındaki düşüş özkaynak kalemimiz altında “yeniden değerleme azalışı” olarak muhasebeleştirileceğinden sermaye yeterlilik oranımız olumsuz etkilenecektir.
- Faiz oranlarında yaşanan artış Bankaları alternatif kaynak bulmaya yöneltecektir. Bu doğrultuda yurt dışından fon sağlayan bankalar, artan riskler itibariyle finansman maliyetlerine ve bu fonların swap yoluyla TL krediye dönüştürülmesi sürecinde swap maliyetine maruz kalmakta olup, bu süreç bankaların karlılıklarını olumsuz yönde etkilemektedir.
- Döviz kurları düşer, TL değer kazanır. Kurdaki düşüş ile birlikte ithal ürünlerin fiyatı düşer. Yerel ürünlere talep azalır, ihracat azalır. SYR hesaplamasının paydasındaki yoğun YP risklerin TL karşılıkları azalacağından SYR üzerindeki baskı azalacaktır.

b-) Gecelik Faiz – Koridor Sistemi: Bu sistemi uygulayan TCMB kısa vadeli faiz oranına ilişkin kararını duyururken bir borç verme bir de borç alma faizi koyuyor.





Bankalar kısa vadeli fon piyasasında birbirleriyle ve TCMB ile işlem yapıyorlar. Bu piyasadaki bankaların faiz oranları koridorun içinde olmak zorunda. Çünkü TCMB alt ve üst sınırdan borç vermeye hazır. Faiz açığı olan bir banka neden TCMB faizinin üzerinde bir faiz oranından borçlansın?

Finansal sistemde önemli bir likidite fazlası varsa denge faiz haddi TCMB’nin borç alma faizine yakın bir seviyede seyredecek, likidite darlığının olduğu bir durumda ise denge faiz haddi üst sınıra yani borç verme faiz oranına yakın olacaktır.

Temmuz 2020 itibarıyla Borç Alma %6,75 iken Borç Verme faizi %9,75 seviyesindedir.

c-) Geç Likidite Penceresi: Bu uygulamada saat 16:00 – 17:00 arasında TCMB’ye gecelik borç vermek isteyenlere %0, borç almak isteyenlere ise Temmuz 2020 itibarıyla %11,25 seviyesinde faiz veriliyor.


2-) Zorunlu Karşılıklar

Bankalar topladıkları mevduatın, yapmış oldukları repo işlemlerinin, kullanmış oldukları kredilerin ve ihraç ettiği menkul kıymetlerin bir kısmını ileride yaşanabilecek zorluklarda talep etme üzere TCMB bünyesinde tutmak zorundadır.

TCMB, ekonomiyi soğutmak istediğinde, Zorunlu karşılık oranlarını arttırarak, bankaların topladıkları kaynaklar üzerinden daha fazla zorunlu karşılık tesis etmesini sağlamaktadır. Dolayısıyla bankaların elindeki likiditeyi azaltır ve topladıkları kaynaklardan daha az bir kısmını kredi olarak dağıtmasına sebep olmaktadır. Sonuç olarak kredi büyümesi yavaşlar ve ekonomik hareketlilik azalır. Yani bir nevi faiz oranlarını artırmış gibi olur.

Tam tersini yapmak istediğinde, yani ekonomiyi canlandırmak adına, bankaların kredi hacminin artmasını sağlamak istediğinde ise, zorunlu karşılık oranlarını düşürmektedir. Bu sayede bankaların elinde, topladıkları kaynaklardan dolayı daha fazla likidite kalmakta ve bankalar bu kaynakları daha fazla krediye çevirmektedir.

Ayrıca, oranlar artırıldığında TCMB kendi brüt rezervlerini de artırmaktadır. TCMB döviz rezervlerinin büyük bir kısmı bankaların tesis ettiği zorunlu karşılıklardan oluşmaktadır.

Rezerv Opsiyon Mekanizması

TCMB, TL cinsinden kendisinde tutulması gereken toplam tutarın bir kısmının, USD, EURO ve altın cinsinden tesis edilebilmesi konusunda bankalara opsiyon tanımaktadır. TL cinsinden karşılıklara tanınan bu opsiyon Rezerv Opsiyon Mekanizması olarak adlandırılmaktadır. Bankalar için bir zorunluluk değil, alternatif olarak sunulmaktadır.

Zorunlu Karşılıklar Hakkında Tebliğ”in (Sayı: 2013/15) 7 nci maddesinin 1 inci fıkrası uyarınca rezerv opsiyonu mekanizması çerçevesinde Türk lirası (TL) yükümlülükler için tutulması gereken zorunlu karşılıkların;

a) En fazla %60’ı; belirtilen dilimlere denk gelen karşılıkların hizalarında gösterilen ROK ile çarpılmak suretiyle bulunan toplam tutarı üzerinden ABD doları cinsinden,
b) En fazla %30’u; belirtilen dilimlere denk gelen karşılıkların hizalarında gösterilen ROK ile çarpılmak suretiyle bulunan toplam tutarı üzerinden standart altın cinsinden,
c) En fazla %5’i; belirtilen dilime denk gelen karşılığın hizasındaki ROK ile çarpılmak suretiyle bulunan toplam tutarı üzerinden kaynağı yurt içi yerleşiklerden toplanan işlenmiş veya hurda altın olan standart altın cinsinden bloke hesaplarda tesis edilebilmektedir.

Diyelim ki 91 TL mevduat alan ve TCMB’ye (91 x 0,11) = 10 TL zorunlu karşılık yatırmak zorunda olan bir banka bunun yüzde 40’ı olan 4 TL’yi TL olarak ve kalan 6 TL’yi de USD olarak yatırmaya karar vermiş olsun. Bu durumda USD için şöyle bir tablo yapabiliriz: 

Bu banka aldığı 91 TL mevduatın zorunlu karşılık tutarının tamamını TCMB’ye TL olarak yatırsaydı 10 TL yatırması gerekecekti. Bu bankanın Dolar üzerinden ROK uygulamasına girdiğini düşünürsek bu durumda 10 TL karşılık miktarının 4 TL’sini TL olarak kalan 6 TL’sini de dolar olarak yatıracak demektir. Eğer 6 TL karşılığında bire bir dolar yatırması sistemi kabul edilseydi 1,8’lik dolar kuruyla 3,33 dolar yatırması gerekecekti. Oysa ROK uygulamasında yukarıdaki tabloda görüldüğü gibi 5,50 dolar yatırması gerekmektedir. Bu durumda 10 TL’lik karşılık ((4 TL) + (5,50 Dolar x 1,8)) 13,9 TL’ye gelmektedir.

TCMB bu uygulamayı yapıyor. Çünkü:

- Türk bankaları kısa vadeli olarak yurtdışı kaynaklı ucuza dövizle borçlanıyor ancak bu dövizleri döviz olarak kolay krediye dönüştüremiyor. Döviz kaynaklarını, TL olarak kullandığında ise açık döviz pozisyonunu yükseltmekte ve döviz riskini yüklenmiş olmaktadır. TCMB bu opsiyonu tanıyarak bankaların ellerindeki dövizleri TL karşılık olarak yatırmalarına izin vermekte, böylece bankaların elinde daha kolay krediye dönüştürebilecekleri daha çok TL kalmasına imkan sağlamış olmaktadır.
- TCMB, bu yolla altın ve döviz rezervlerini arttırmaktadır.

Sermaye girişlerinin hızlandığı dönemlerde YP kaynak maliyeti, TL kaynak maliyetine göre düşüktür. Bu nedenle bankalardaki döviz likiditesi artar. TCMB ise ROM imkan yüzdelerini artırarak, bankalardaki bu fazla dövizin kendi bünyesinde tesis edilmesini sağlar. Bu sayede TCMB piyasadan döviz çekmiş ve rezervlerini güçlendirmiş olur. Bankalar ise, hem piyasayı dövize boğmamış hem de elindeki TL likiditesini ekonomik birimlere ve piyasaya satarak Türk Lirasının aşırı değerli hale gelmesini engellemiş olur.

Ancak son yıllardaki gibi, sermaye girişlerinin yavaşladığı dönemlerde, yabancı para kaynakların maliyeti yükselir. Bu durumda bankalar, kaynak bulmak maliyetli olduğu için, zaten sınırlı olan döviz likiditesini TCMB nezdinde tesis etmekten kaçınacak ve dolayısıyla ROM kullanım imkanından daha az yararlanmak isteyecektir. Bu durumda TCMB, ROM imkan yüzdelerini düşürür. Dolayısıyla bankalar, ellerindeki döviz likiditesini TCMB nezdinde tesis etmek yerine piyasaya satmak zorunda kalırlar ve TL’ nin değer kaybetmesini dizginlemiş olurlar.


3-) Açık Piyasa İşlemleri

TCMB piyasadaki likiditeyi ayarlayabilmek için bankalardan ve diğer kurumlardan tahvil, bono ve diğer menkul kıymetleri satın alması ya da tersine onlara bu kıymetleri satmasına açık piyasa işlemleri deniyor.




TCMB’nin haftalık repo yoluyla yürüttüğü işlemler açık piyasa işlemleri kapsamına girmektedir.

Yorumlar