Açık Döviz Pozisyonu
Bankaların döviz borçları ile döviz varlıkları arasındaki farka açık döviz pozisyonu deniyor. Bu fark ne kadar fazlaysa, döviz pozisyonu da o kadar açık veriyor demektir. Çoğunlukla yükselen piyasa ekonomileri dışardan dövizle borçlanıyor. Çünkü yurtdışı faizler yurtiçi faizlerden oldukça düşük. Böylece bankalar için düşük faizle borçlanma imkanı doğuyor. Ayrıca, bu ülkelerin yurtiçi tasarrufları yatırımları finanse etmekte yetersiz kalabilir. Bu yüzden bankalar ve şirketler yurtdışından dövizle borçlanabilir. Ancak, bu ülkeler döviz kuruna karşı çok kırılgan oluyor, herhangi bir kur yükselişinde bankaların ve şirketlerin döviz pozisyon açığı artıyor ve ekonomi zora düşüyor.
Bankaların döviz borçları ile döviz varlıkları arasındaki farka açık döviz pozisyonu deniyor. Bu fark ne kadar fazlaysa, döviz pozisyonu da o kadar açık veriyor demektir. Çoğunlukla yükselen piyasa ekonomileri dışardan dövizle borçlanıyor. Çünkü yurtdışı faizler yurtiçi faizlerden oldukça düşük. Böylece bankalar için düşük faizle borçlanma imkanı doğuyor. Ayrıca, bu ülkelerin yurtiçi tasarrufları yatırımları finanse etmekte yetersiz kalabilir. Bu yüzden bankalar ve şirketler yurtdışından dövizle borçlanabilir. Ancak, bu ülkeler döviz kuruna karşı çok kırılgan oluyor, herhangi bir kur yükselişinde bankaların ve şirketlerin döviz pozisyon açığı artıyor ve ekonomi zora düşüyor.
Vade Uyuşmazlığı
Bankaların varlıkları (krediler) genellikle borçlarına (mevduat) göre daha uzun vadeli olur. Şöyle; mevduat kısa (1-3 ay arası) vadeli, krediler ise uzun (1-2 yıl arası) vadelidir. Şimdi bir nedenle faizlerin arttığını düşünelim. Vadesi biten mevduat bankadan gidecek, banka yeni kaynak (borç) arayışına girecektir. Ya da vadesi biten mevduat sahibi artan yüksek faizle mevduatını daha yüksek bir faiz oranından yenileyecektir. Sonuçta, bankalar daha yüksek faizle borçlanmış olacak. Oysa varlıkları (krediler) hala düşük faizle değerlendiriliyor. Bu durum da bankaları zor durumda bırakacaktır.
BDDK Mart 2020 Temel Göstergeler Raporuna göre; Mevduatların %27’si Vadesiz, %46’sı ise 1-3 ay arasındaki vadelerden oluşmaktadır.
Sorunlu Krediler
Normal ekonomik koşullar altında bankalar topladıkları fonların çok büyük bir kısmını kredi olarak şirketlere ve tüketicilere aktarıyorlar. Bu kredilerin bir kısmı geri dönmüyor. Normalde geri dönmeyen kredilerin (donuk krediler) toplam kredilere oranı %3 ile %5 arasında olmalıdır. Bu oran 2001 Bankacılık Krizinde %18’e yükselmişti.
BDDK Mart 2020 Temel Göstergeler Raporuna göre; Takipteki Krediler Oranı (NPL) %4,97 seviyesindedir.
Yetersiz Sermaye
Sermaye = Varlıklar – Borçlar olarak hesaplanmaktadır. Örneğin; bir bankanın 800 TL mevduatı ve 200 TL sermayesi var. Bu durumda banka 800 + 200 = 1.000 TL kredi açabilir. Ancak, bazı kredilerin geri dönmemesi durumunda banka sermayesinden yemek durumunda kalacak ve bu da bankayı iflasa kadar götürmektedir. Bu sebeple, bankaların güçlü sermaye yapısına sahip olmaları beklenmektedir.
BDDK Mart 2020 Temel Göstergeler Raporuna göre; Sermaye Yeterlilik Oranı (SYR) %17,90 seviyesindedir.
Yorumlar
Yorum Gönder